29 Mart 2025 Cumartesi

Son Tahlilde

Mantıklı olan neydi? Herkesin mantığının birbirinden bu kadar farklı eylemler sergilemesinin nedeni neydi? Bu ve benzeri durumları tahlil edebilmek için geriye yaslanıp olgunlukla olayları seyr eylemek gerekiyor, belki de.

Saraçhane’de bulunan kişiler yargıya tepki için mi, Cumhurbaşkanına tepki için mi yoksa Ekrem İmamoğlu’nu desteklemek için mi bulunmaktalardı? Peki, geçerli sebeplerden dolayı bulundukları ortam kendilerini gerçekten haklı çıkarıyor muydu? Sadece gözlerini nefret mi bürümüştü?

Geziye destek verenler oradaydı. Gezi meselesi neydi hatırlıyor muyuz? Gezi bir ağaç meselesi değildi. Gezi olayları da Cumhurbaşkanını hedef tahtasına oturtmuş olaylar silsilesinden bir tanesi idi. Gezi yargılamaları da yanlış bulunuyordu ve açıkça hükümetin yönlendirmeleriyle yönetildiği düşünülmekteydi. Peki seçilmiş hükümete bu kadar düşmanca bakış açısı neden oluştu ya da bu algıyı kimler yöneterek masum insanları ve provokatörleri tıpkı Gezi Olayları’nda olduğu gibi Saraçhane’de de sahaya sürdü?

Kendim pişirip kendim yemiyorum. Nedenlerini açıklamaya çalışacağım ancak buradan da görüldüğü üzere ortada şişirilmiş algıları bir şekilde peşinde sürükleyen Recep Tayyip Erdoğan düşmanlığı düşüncesi var.

Bunun nedenini tek taraflı kanallardan beslenme olarak açıklayabilirim. Tek taraflı beslenme nedir? Tek düşünce yapısına sahip kanal, tek fikre sahip insanları takip etme ve arkadaş çevresi. Ağır olacak ama gerçek şu oluyor: “Körler sağırlar birbirini ağırlar.” Durum bu, ötesi olsa; ne Gezi Olayları günümüze kadar gelir ne de terörden yargılanan ve yolsuzluktan hüküm giyen Ekrem İmamoğlu’nun durumu Saraçhane meydanını doldururdu.

Özgür Özel tarafından ana akım medyanın boykot listesine alınması bunun en güzel örneğini teşkil etmiyor mu? Yapılmak istenen; Saraçhanede topladıkları masum gençleri bir hiç uğruna kendin pişir kendin ye demeye mahkûm etmek değil mi? Gözümüzü açmamız lazım. Gözümüzü açıp her önüne konulanı yememiz gerekiyor, gerçek bu. Çünkü özgürlük kisvesi ile kimlerin nerelere yönlendirilmek istendiği belli.

Nereye mi yönlendirilmek isteniyor? Recep Tayyip Erdoğan düşmanlığına. Peki neden yıllardan beri zihinlere işlemek hatta kazımak istedikleri bu düşmanlığı ardı sıra gelen propagandalar ile işlemekteler. Cevap gayet açık;

-        Suriye Politikası

-        Gazze Politikası

-        Dağlık Karabağ Politikası

-        Davos meselesi

-        Libya Politikası

-        Afrika Politikası

-        Başörtüsü Davası

-        Pkk Politikası

-        Fetö Politikası

-       

Bu politikalar birilerinin çok ama çok canını yaktı. Peki bu politikaların karşılığın da muhalefet hangi politikaları uygulayacaktı:

-        Suriye Politikası: Esad ile işbirliği. Eğer öyle olsaydı kimin ekmeğine yağ sürülürdü. Cevap basit: israil.

-        Gazze Politikası diye bir şey muhalefette var mı bilmiyorum. Sadece siyasi istikbal uğruna kullandıklarını düşünüyorum, ki öyle.

-        Libya Politikasını da gördük; ne işimiz vardı orada. Ne işimiz olduğunu Mavi Vatanımızı koruma altına aldığımızda gördük. Uygulanmasa kimin işine yarardı? Cevap basit: israil.

-        Afrika Politikası var mı muhalefetin? Hiç sanmıyorum.

Görüldüğü üzere gençlerimizi hükümete düşman eden direk kendini belli ediyor. Ondan dolayı diyorum ki muhalif kanaldan yapılan her gösterinin hedefinde Recep Tayyip Erdoğan ve çevresi var. Çünkü bu kişileri hedefe koyanlar Türkiye üzerinde işlem yapmak isteyen muhterisler. Birilerinin aparatı mı oluyorsunuz yoksa değneği mi gençler? Olmayın.

Bundan dolayı diyorum ki;

-        Cumhuriyet mitingleri, Cumhuriyet elden gidiyor diye yapılmasaydı demokrasi mi elden gidecekti?

-        Gezi olayları yapılmasaydı ağaç mı dikilmeyecekti?

-        Olanlara, yapılanlara göz yumulsaydı da sizin evlatlarınızın yaşayacağı ülkeye ihanet mi edilseydi?

Her duyulana inanmamak doğruluğunu araştırmak gerek. Düşünmek, karar vermek tek yönlü bir eylem değildir. Sizleri sığlaştırmak istiyorlar ve her olayın nedeninde hükümete laf atılmasını sağlamak zorunda bırakmıyorlar, sizlere bunu hissettiriyorlar ki doğru yaptığınıza inanasınız diye.

Uzun lafın kısası; uyanık olmak icap eder. Uyanık olduğunu sanıp uyuyarak hareket edildiğin de herkes açısından çıkan sonuç vahim olur. Çünkü aynı gemideyiz. Çünkü Instagram’da fotoğraf beğenmiyoruz.

29 Mart 2025

İsmail Bal

24 Mart 2025 Pazartesi

Esintiler 4 (Dünyanın İnsanı Olma Yolunda, İnsan)

    Dünyanın insanı olma yolunda insan.
    Ölümün pençesine gel de gör;
    Hangi yolda olmalı insan...

    Ölmeden önce öldük mü?
    Nefes alış verişimiz bedeni mi diri tutar?
    Ya ruh nerede?
    Yoksa insan; dünyanın insanı olma yolunda mı?

    Nefes biter kalır amel,
    Ruh gider kalır ceset.
    Ne olma yolunda insan?

    Sadece yeter mi sanır?
    Tamamlanınca bedeni arzular.

    Tastamam olur mu hicret etmeyince aşka?
    Ne olma yolunda insan?
    Akli bir yatkınlık yeter de bedeni tamam etmeye;
    Ya ruh demez mi ben bunun neresindeyim diye?

    Bulalım manada manayı,
    Kavuşursun o zaman hürriyetine,

İsmail Bal
Mart 2024
    

9 Mart 2025 Pazar

Ardı Sıra

Sevdiğim;

Hem de çok sevdiğim;

Gözüme iki saat ilişti,

Baktım ki rotaları aynı; aşkımız gibi...


Aşk bu, akıp gidiyor; ömür gibi

Şükretmek için neler demek gerekiyor

Belki de birlikte mücadele etmek gerekiyor


Sevdiğim, hem de çok sevdiğim;

İki saat ilişti gözüme,

Baktım ki saniyeleri farklı

Hüzün çöktü içime

Sonra dedim ki;

Olsa ikisi de gönlümüz gibi;

Aynı anda atsa, 

Aynı anda duyulsa sesi cihanda

Gönlümüzün sesi bir olsa,

Vakurca yürüse ve tamamlasa bu iki saat ömrünü

Hep haktan yana olsa...

Niyet bu ya;

Akıbetimiz niyetimize göre olsa...


Yetişse evlatlar bir bir

Ardı sıra koşsa hakkın ardına;

Adımları hızlı, gönülleri vakurca


Yazacak çok şey olsa da

Dile gelen hissedilendir

Hissedilen gönle düşendir


Bu hayat saat misalidir, unutma;

Atarsa gönüller bir;

Hep gelir mutluluk ardı sıra.


İsmail Bal

Mart-2025



30 Ocak 2025 Perşembe

Manada Mana

 Girişi de belli gelişmesi de sonucu da...

"Madde" ile "manayı" aynı kefeye koymak hiç olur mu? Hedefler akıl ile konulur, niyet ise kalben alınır. Namaza "niyet" ederken para biriktirme "hedefi" konulur. Hiç gördünüz mü "hedef ettim namaz kılmaya" diyeni?

Hiç aynı kefede yer alabilir mi?


Akıl başka yöne kalp başka yöne çekerse halimiz nice olur.

Kısa ve öz dostlar; ikisini birbiriyle örtüştürünce samimiyet olur, "akıl" ile "kalbin" birleştiği yerde samimiyet ortaya çıkmaz mı? Müsterih olunmaz mı?

Önce kendimize sonra başkalarına samimi olmak, belki de buradan başlamak icap eder, dostlar.

Başlayalım mı?

İsmail Bal

30.01.2025

6 Ekim 2024 Pazar

Seni Bekler

Gönüllerin sultanı gelince;

Dile gelir gönül,

Anlatır derdini bir bir,

Mutmain olur her bir an.


Gönüllerin sultanı eder kelâm,

Baksana dağa taşa,

Baksan vücut bulan ruha,

Dertli gönlüne derman eder.


Uykuda mısın, uyanık mısın?

Farkında mısın, değil misin?

Gönlünün yolunda mısın?

Vücut bulan ruhun seni bekler.

İsmail Bal

04.10.2024

13:43

7 Eylül 2024 Cumartesi

Esintiler - 3: Kuşak Çatışması (Değerler – Korumak, Savunmak (Hıfz))

 

Arapça’da korumak, ezberlemek kelime manalarından oluşan “hıfz” kelimesi ile sizlere düşündüğüm “değerler” kelimesi ile birlikteliğinin nasıl ayrıştırıldığını sizlerle paylaşmak istiyorum.

Kuşak çatışmasından başlamak istiyorum. Hiç düşündük mü, kuşak çatışmasının nedeni, gelişen "teknoloji" mı yoksa "değerlerini" kaybeden dünya mı?

Hiç düşündük mü mesele akıllı telefonlar mı yoksa akıllı telefonların birçok uygulama içeriklerinin oluşturduğu vahim sonuçlar mı? Artık X kuşağı bile akıllı telefon kullanıyorken demek ki mesele teknolojinin gelişmesi değil çatışılan nokta, değerlerin değiştirilmeye çalışılması…

Peki çatışma neden oluşur bunun bilincinde miyiz? Çatışma iki farklı görüşün ya da değerlerin farklı bakış açılarıyla savunulmasıyla olur. Ortaya ise bir girdap çıkar, her körü körüne savunulan görüş iki insanı girdabın içine, dibe çeker ve bağlar kopmaya başlar. Bunların en derini ise aile içinde çıkan kuşak çatışması diye masumane adlandırılan aslında hiç de masum olmayan çatışma türüdür. Peki neden bu girdabın içine girip anne çocuğunu, çocuk babasını kaybetmektedir.

Eskiden çocuk okula başladıktan ve sosyalliğini sokakta arkadaşlarıyla birlikte oynamaya başladıktan sonra hayatında bir üçgen oluşurdu. Yani aile, arkadaş ve okul birlikteliği. Tabii ki okulda da arkadaş kavramı epey etkiliyor.

Üzülerek söylemeliyim ki geleceğimizin teminatı olan çocuklar aile değerlerini okulda bulamadı okulda bulduklarını ise  arkadaşlarına yansıtamadı, çoğu zaman. Aslında süreç diğer ülkelerde de olduğu gibi o kadar yanlış temellendirildi ki değerlerimizi kaybetmeye başladıktan sonra müfredata “değeler eğitimi” konuldu. Belki de hep olması gerekiyordu, “değerler eğitimi”. Ama belki de bu değerler eğitimini alan evladımız okulda bulduğunu ailede bulamayacak artık. Ya da arkadaş ortamına yansıtamayacak vs. vs.

Kısaca koruduğumuz değerlerin farklılaşması kuşak çatışmasına neden oldu. 

Düşüncem ise, çözüm olarak;

Kadim değerlerimizi layıkıyla savunabilmek için; artık evlatlarımıza çözüm olarak ezberi değil “düşünmeyi – akletmeyi öğreterek sorularına doğru cevapları” buldurmamız gerekiyor. Kısaca bilinçli, farkındalık seviyesi yüksek bireyler yetiştirmemiz gerekiyor. Bu bireyler yok edilmeye çalışılan aile kavramını yeniden ayağa kaldırır ve kadim değerleri yaşatır.

Esen kalın.

İsmail Bal – 7.09.2024 – 17:00


27 Temmuz 2024 Cumartesi

Gerçek Bu


Mezarlıklardan yükselen sesi duyuyor musun?
Gerçek bu.

Yaşıyor musun?
Ölüme mi koşuyorsun?
Gerçek bu.

Konuşulanları anlıyor musun?
Bu dili bilmiyor musun?
Gerçek bu.

İsmail Bal
19 Temmuz 2024
13:10

10 Nisan 2023 Pazartesi

Esintiler 2 ( Ne ile mücadele?)

    Mücadele meşakkatli iştir. Ne ile mücadele edersen et; meşakkatlidir. En zoru ise kendinle mücadele etmektir. Hele ki pergelin ucunu doğru yere koymadıysak. Tabii pergelin ucunu doğru yere koymak bir mesele olduğu gibi pergeli doğru yerde tutabilmek de ayrı bir meselidir, vesselam.

   Ama insan evladı değil mi en zor yükleri dahi kaldırmaya muktedir olan. Demiyor mu ayette: "Biz emaneti göklere, yerküreye ve dağlara teklif ettik ama onlar bunu yüklenmek istemediler, ondan korktular ve onu insan yüklendi."

   İnsana yüklenen emanet nedir? Belki bu sorunun cevabını bilebilirsek görevimizi de bu dünyada layık bir şekilde yerine getirebiliriz. Belki o zaman kendimizle yaptığımız içsel mücadelelerimizi, birbirimizle yaptığımız mücadeleleri bir kenara bırakıp, iyileşebiliriz. Ne dersiniz?

   Ya da çözümü çok uzaklarda aramaya devam edelim ve  her mücadele sonunda; kazandığımızı sandığımız geçici zaferlerle ömrümüzü idame ettirelim. Ve bütün çözümlerimiz geçici olsun. Ve böylelikle zaferlerimizin geçiciliği dünyanın geçiciliğinden önde olduğunu bize kanıtsasın. 


İsmail Bal

10 Nisan 2023

02:13

3 Nisan 2023 Pazartesi

Esintiler 1 (İlim: Bilim + Maneviyat)

 İlim, yani bir başka deyişle bilgi bir "çatı" iken bilim onun alt bileşininden oluşmaktadır. Bilime götüren her bir adım da ilme kapı aralamaktadır. Yani bilim ilmi besleyen yegane unsurlardan biridir. Yani ilim dünyevi ve manevi unsurların tamamını kapsamaktadır.

Bizler size tek bir yöne yönelmenin ise hezeyanlarını yaşamaktayız. Evet, bir yol belirlemek elbette güzeldir, uzmanlaşmak tabii ki güzeldir. Ancak bizler uzmanlaşmak manasını temelde ayırıştırdığımız için dünya görüşlerimizde ayrışmaktadır. Nasıl mı? Zihnimizde çatı kavramını yani ilmi düşünebilmeyi kaybettik. Çatı sadece ya bilim oldu ya da maneviyat. Çok basit bir örnekle bahsetmek gerekirse; modern tıp ve alternatif tıbbın çatışmasını gösterebiliriz. Belki de birbirlerini besleyebilseler çok farklı neticeler elde edebilecekken birbirlerinin açıklarını araştıran "rakip" edasıyla yolarına devam ettiklerini sanıyorlar. 

Sonuçta ne maneviyat kazanıyor ne de bilim. Nihayetinde ise ilim kaybediyor. İlme yönelemeyen bizler ise yeni İbn-i Sinalar yetiştiremiyoruz.

Velhasıl diyeceklerim bu kadar. Başka bir yazıda görüşmek dileğiyle.


İsmail Bal

3 Nisan 2023

01:30

18 Eylül 2020 Cuma

Hayal Ediyor Mu İnsan?

 Bir eylül akşamı,

Yalnızlık kokusu sarıyor etrafı,

 

Ölmeden önce çoğu kez ölüyor insan,

Bir sessizlikle boğuşuyor inan ki insan:

Çığlık, bağlılık, çatışma, döneklik arasında.

 

İyilikte, kötülükte savruluyor bir eylül akşamı,

Çehreler gülünç, içler ise acı.


Herşeyin bir hiç olacağı bir eylül akşamı..

hayal ediyor mu insan?

İsmail Bal

Eylül/2020

7 Haziran 2020 Pazar

Sadakât


Başlığın Türk Dil Kurumu'ndaki manasını, "içten bağlılık", "sağlam, güçlü dostluk" olarak görmekteyiz.  Peki tek taraflı sadakat olur mu? Tek taraflı sadakat pek âlâ olabilir. Birçok insan manevi değerlere, herhangi bir karşılık beklemeksizin sadık yani içten bağlıdır. Belki de bu sadıklık samimi bir niyetin neticesi olarak samimiyeti, samimiyet ise sadakâtın insan ruhunda vâr olmasını sağlıyor. Manevi değerlere sadık kalabilmek herkesin farklı zaman ve anlarda ulaştığı belirli bir eşiğe kadar güç, belirli bir eşikten sonra o eşiğe geri gelmemek daha iyidir. Daha iyi olanı korumak ise kanaatimce daha güç bir hâldir. Kısacası sadakate giden yolda, sadık olabilmekte sadık kalabilmekte birbirinden farklı çabaların sonucudur.

Maddi değerlere sadakatin uzantısı günümüzde yaşanan sorunların temelini teşkil ettiği birçok kişi tarafından aşikar olarak görülmektedir. Bu noktada maddeyi temel alarak bölüştürme sistemlerinin oluşturulmaya çalışılması, netice olarak dünyayı çoğu zaman bir handikabın içine sürüklediği görülmüştür. Hiçbir yapının işleyicisi olmadan yürümesi ya da diğer bir ifade ile kullanıcısı olmadan ilerlemesi mümkün değildir. İnsan ise bu noktada en büyük işleyici veyahut kullanıcısı ya da kullanılanıdır.

Değerleri; maddi, manevi ve hem maddi değerin hem de manevi değerin vücut bulduğu insan kavramını ele alarak bir değerlendirmeye tabii tutabiliriz.

17 Mayıs 2020 Pazar

Çalışan Teşviki ve Bölgesel Kalkınma

Dünyanın her ülkesinde olduğu gibi bölgesel gelişmişlik farklılıkları ülkelerin mücadele ettiği bir unsurdur. Bunun için ülkeler çeşitli teşvik politikalarını açıklamaktadırlar. Geçmişte doğu ve batı Almanya arasında mevcut olan gelişmişlik farkı dünya üzerindeki ülkeler arasından verilebilecek en güzel örneklerden biridir. 

Türkiye'nin ise bölgesel teşvik politikalarının diğer dünya ülkeleri ile karşılaştırıldığında gelişmiş olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Katıldığım bir sempozyumda bu durumu teyit edercesine söylenen birkaç cümleyi Türkiye Almanya Ticaret Odası başkanından duymuş bulunmaktayım. Ancak bu teşvik politikaları daha çok yatırım yapmak isteyen firmalara yönelik olmaktadır. Bir firmanın yatırım yapması elbetteki bölgesel kalkınmanın anahtarı konumundadır. Ancak yatırım yapan firma ya  yüksek teknoloji üreten firma ise ve nitelikli insan gücüne ihtiyaç duymakta ise o zaman ne olacak? Ya da yüksek teknoloji üretmesine gerek yok; bu kurum bir hizmet sektöründe faaliyet gösteren firma olabilir. Bunun için de yatırım yapacağı yerin teşvik politikaları kendi için uygun ancak çalıştıracağı insan gücü ise ilgili bölgede bulunmayabilir ve sırf bu yüzden yatırımlarını erteleyebilir.

Evet, demek istediğimizi anladınız; çalışan teşviki de işin içine girmesi gerekmiyor mu? Sadece firmalara yönelik teşvikler yeterli bir etken olarak sorunlarımıza tam olarak çözüm üretmemektedir. Bunu, geçen yıllar boyunca görmedik mi? Örneğin; yatırım teşvikinden sonra çağrı merkezlerinin bir kısmı doğu bölgesine taşındı. Yeterli oldu mu? - Kısmen evet. Ama farklı sektörlerden de yatırım neden olmasın?

Bir bütün, parçalarıyla tam olmaktadır. Her büyükşehir belediyesi neden İstanbul Büyükşehir gibi ya da Bursa Büyükşehir gibi yatırım çekmesin? Bunun için çalışanların omuzlarına yük olan giderleri azaltmak çalışan teşviki için bir politikanın başlangıcı olabilir. 

15 Aralık 2019 Pazar

Sen


Söylenenler uzaktan çağırır seni,
Gizleyemez geleceği,
Ruhun adım adım gelir yanıma,
Sensizlik yok olsa da sensizlik yine gelir yamacıma.

Ruh burada bilirim,
Herşey beden midir derim?
Gözler kapanırken sensiz olan hayata
Ruhun belirir yanımda

Gel diyemem,
Sensizken yoksun diyemem;
Her an yaşarken seni.

Sormak isterim sessizce;
Bir adım gelsen bana,
Sensizlik yok olur mu sessizce?
Biz olur mu ruh gizlice?
İsmail Bal
2019

11 Aralık 2019 Çarşamba

Sözün Özü


Zorluklar içinde nice devletler kurduk, nice badireler atlattık. Tüyü bitmemiş yetimin hakkı için nice mücadeleler verdik. Durduk mu? Kan ağlarken bir tarafımız diğer tarafımız sustu mu? Tabii ki durmadık, tabii ki susmadık. Ancak şurası bir gerçek ki ne kadar güçlü olursak sesimiz o kadar gür çıkmaya başladı. Şimdi ise, hem gücü koruyacak hem de daha fazla gelişmesi gereken bir ülkemiz var. Kirli oyunların döndüğü bu coğrafyada ayakta durmak için ülkemizi daha ileriye götürmek için gelişmeye devam etmeliyiz.

Elbette bu işi hep birlikte yapmalıyız, peki nasıl? Tabii ki aynı rüyayı görerek. Bunun için çocuklarımıza gençlerimize milli değerlerimizi anlatmaktan, anlatmaktan ziyade yaşamaktan geri durmayarak yapmalıyız. Aslında bilinçli gençlik, daha güçlü Türkiye demek.

Türlü kumpaslarla mücadele eden ülkemizin, aynı zamanda bu gençliğin yetiştirileceği en uygun zemini oluşturan elbette bir çok birimimiz var. Ancak bunlardan en önemlilerinden biri de Milli İstihbarat Teşkilatı(MİT)'dır desek asla hata etmiş olmayız.

Belli bir zamana kadar ABD'nin arka bahçesi olarak anılan teşkilat,  uzun bir süredir yerli ve milli duruşu ile hepimizin gurur kaynağı olmaktadır. Bunun içinde belirli bir dönem yıpratılmak istenmedi mi? Ülkemiz üzerine kurgulanan kirli oyunları, sadece basından izlediğim kadarıyla, Suriye'deki operasyonlarıyla boşa çıkarmadı mı? Güvenliğimiz bu ve buna benzer kurumlarımızla ne kadar sağlam ellerde olursa neslimiz de o düzeyde gelişmez mi? Elbette ki gelişir.

Herkes üzerine düşeni ayrıştırmak için değil birleştirmek için, yontmak için değil yetiştirmek için... yaparsa bu güçlü ülkemiz nice daha güçlü bireyler yetiştirecektir, vesselam.
                Kalın sağlıcakla.
İsmail Bal
2019

25 Kasım 2019 Pazartesi

Güzellik Orada

Loş ışık; muhabbetle,
Sözsüz sanat; dosthane,
Ruhun dökülmesi; samimice,
Huzurun vuku bulması; sessizce.

Varlığın yokluğu hissettiği yer,
Nedensiz bir bağlılık; eller açık,
Başlar eğik; tek o yerde,

Elif de Vav da orada; sıraya dizilmiş;
Şafak vakti de, gece vakti de;
Sonsuzluğu mu tatmak istersin?
Yoksa ânın güzelliğini mi; işte orada.

Suskunluklar mana bulur mu hiç?
Suskunluklar içinde konuşmak mı istersin?
Tadacağın güzellik orada.
İsmail Bal
Kasım 2019

16 Ağustos 2019 Cuma

Bu Dünyada


Sana şiir yazsam;
Dolu dizgin koşsak geleceğe,
Umulmaz anlarda çıksam karşına,
Birlikte yaşar mıyız geleceği?

Bilinmezlik kahreder mi seni?
Yokluk varlığa hükmeder mi hiç?

Ruh bu bedenden çıkmadan;
Güzel günlere açılır mı gözler?

Sevda nedir?
Özlem nedir?
Suçsuz bir sürgün mü yoksa?
Saf duygulara sürgün var bu dünyada!

İsmail Bal
2019

10 Temmuz 2019 Çarşamba

Mukaddes Olan

Bazı geceler çıkar gündüze,
Bazı gündüzler çöker üstüne,
Mukaddes olan Allah var!
Yönel ona dua et geceden gündüze,
Yol gösteren Allah var!

Ne sandık kendimizi,
Çözdük mü herşeyimizi,
Mutluluk dediğin hangi andır?
Olmadıktan sonra onun yoluna revan...

Suskunluklar mı kapladı seni?
Bitti mi sandın herşeyi?
Bitmez;
Nasip olduysa o nefes.

Unuttuk mu hak uğrunda yürümeyi,
Aldık mı önümüze nefsimizi?
Kim görsün ahvalimizi?
Mukaddes olan Allah var!

İsmail Bal
2019