Surda Bir Gedik Açtık...
Mukaddes mi Mukaddes
10 Temmuz 2025 Perşembe
Kavuşmayan Var Mıdır?
7 Haziran 2025 Cumartesi
Uyan
Kurban olup kurban vermeyenlerin şehri
var mıdır bilinmez. Ama kurban olup kendini feda edenleri tek tek yutmaya
çalışan sistem vardır. Bayrakları indiren de aileleri dağıtan da sistemin ta
kendisidir. Çünkü tek bırakılmanın bedelini göğüslerini gere gere namusluca
yaşamışlardır. Sistem bu tarz kişileri bir dinamit olarak gördüğü için yok
olmaya mahkum bırakmaktadır. Peki suçlu kim? Asıl cevaplanması gereken konu
budur. Biraz da olsa mücadelelerine devam edenler midir yoksa sisteme ayak
uyduranlar mıdır?
Hep bu tarz durumlarda “eller
günahkâr, diller günahkâr, bir çağ yangını bu” şarkısı geliyor aklıma. Ne kadar
acı değil mi şarkı sözleri bile “Masum Değiliz”. Ben ise sadece gülüyorum.
Herkes herşeyin farkında ama kara
düzene karşı çıkacak cesareti yok ve Gazze gibi olmaktan korkuyorlar ki korktuklarının
bir gün başına geleceklerinden haberi yok.
Bu konu üzerinde çok durulması
gerekir, uzatacağım. “Uyuyanları uyandırmak için bir uyanık yeter” ya da uyuyor
gibi görünenleri…
Görüşmek üzere vesselam…
İsmail Bal
07.06.2025
Yok Öyle Namerde Bir Tutam AF
Sevgiyi bir silah, uyuşturucu pazarlar gibi sözde hocası tarafından sevginin, aşkın pazarlanması. Evet yanlış tahmin etmiyorsunuz Sena Düzgün’den bahsediyorum.
Zararlı bir
parazit gibi kullanıp atmak; kızın duygularını alt üst etmek ve netice belli.
Yarı yolda bırakılmış bir hayat.
Belki de kızı
bir nikah ile kandırmak ve herşeyi yoluna yordamına göre sözde sevgisini satışa
çıkarmak. Herşeyi bir kızı kullanmak için yapmak; ahlaksızca, adice.
Sözde dini
kimliğini kullanarak zor durumda bırakmak ve dini de satışa çıkarmak ve yine
bunu da bir kızı kullanmak için yapmak; ahlaksızca, adice.
Çekilen bir dert
değil adinin yaptığının cezasız kalması, sadece ihraç mı; yetmez.
Eksik olan
koskoca şey yerini bulması için açılan ama belki de delil yetersizliğinden kapanacak
olan dava.
Kesin olması
gereken şey nedir? Acımasızca verilecek olan ceza.
Mesele
üniversitelerin isminin kirlenmemesidir, hocaların zan altında kalmamasıdır
aynı zamanda.
Eden bulur
elbette ama verilecek ceza niyetleri destursuz olanları da frenleyebilmelidir.
Kötünün cezasız
kaldığı bir kara düzen devam etmemelidir.
Öyle bir yerden
vurulmalıdır ki kendisi, yaşayacağı ömür boyu vicdan azabı ya da dar ağacı olmalıdır.
Yok öyle namerde
bir tutam af…
İsmail Bal
07. 06. 2026
5 Mayıs 2025 Pazartesi
En Küçük Sosyal Birim “Aile”
“Beşinci kol, fiili müdahale ile ele geçirilemeyen bir kitleyi ya da devleti propaganda, casusluk, sabotaj ya da terör yoluyla çeşitli etkilere maruz bırakarak müdahaleye uygun hale getirmeyi veya savaş esnasında zaferi kolaylaştırmayı sağlayan her türlü manevi yıkıcı faaliyettir.”
Nereden başlasam cümleme
bilemiyorum. Artık 5. Kol
faaliyetlerinin ek olarak kaydığı noktayı görebilmeniz için aşağıdaki cümleyi
okumanız zihninizde birşeylerin canlanmasına vesile olacaktır.
“Aile toplumun temel yapı
taşı, toplumun en küçük sosyal birimi ve kurumudur. “
Evet, toplumu, milleti
bozmanın yolu aileden geçmektedir. Aile bireyleri ister istemez yoğun bir
şekilde algı bombardımanına maruz bırakılmaktadır. Mevcut sosyal birimler her geçen gün
sarsılmaktadır.
Bu yılın aile yılı olmasının
nedeni tabii ki doğum oranlarının düşmesidir ve evlenmek isteyen bireylerin
azalmasıdır. Bunun nedenini tek başına maddi koşullara bağlamak doğru olmaz,
olamaz ve eksik bir varsayım olarak karşımıza çıkar. Sorunu doğru tespit etmek
gerekir. Çünkü evlenmek istemeyen bireylerin bir kısmı sorumluluk da almak
istemiyor.
Belki
isim olarak, 5. Kol faaliyetlerini bilmeseler de 5. Kol faaliyetlerine maruz
kalacaklarının farkındalar. Birlikte çözüm üretemeyecekleri hissiyatı elbette
ki aşılması zor bir “cam tavan”. Bireyselce evli yaşamak ise farklı bir çözüm
yöntemi. Tabii ki her hâlükârda herkes bir “birey” ama demek istediğim bu
değil. “Birlikte” ya da “biz” düşüncesi ile hareket etme ve yaşama dürtüsünü evli
bireylerin kaybetmesinden bahsediyorum.
Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın buna yönelik de fikirsel eylem planı
çıkarması için çalıştaylar düzenlemesi gerektiği kanaatindeyim. Çözüm
önerilerinin kamuoyu ile paylaşılması ve insanların bundan faydalanmasının önem
arz ettiğini düşünmekteyim.
Çünkü;
“Aile toplumun temel yapı
taşı, toplumun en küçük sosyal birimi ve kurumudur. “
İsmail Bal
Mayıs 2025
4 Mayıs 2025 Pazar
Nasip Meselesi
Bir mübarek vardı, hiç konuşmazdı
sadece gözleri konuşurdu. Anlamadım ilk başta neden bu kadar sustuğunu.
İnsanlar derdim konuşarak anlatmaz mı içindekileri? Konuşarak söylemez mi
diyeceklerini.
Halbuki anladım sonradan susarak da
herşeyin anlatılacağını bazen iyilikle söylediğin kelimelerin bile tesirinin
olumsuz olacağını gözlerine baktığımda anladım. Sonra susarak da konuşulacağını
öğrendim.
Çıkmaz sokakta neler anlatılabilir ki?
Senin anlattığın karşıdakinin anladığı kadar olduğu müddetçe, bu hayatta ne
anlatılabilir ki. Ama birçok şey yanlış algılanabilir;
Evet, zehirlenmiş algılarımızla bu yaşamı
idame ettirmeye çalışıyoruz. İnsan olarak kalmaya çalışıyoruz. Sonra neler
oluyor biliyor musunuz? Amaçsız, şuursuz mücadelelere giriyoruz. Aklını kaybetmeyene
deli, ayak uydurana akıllı diyoruz.
Zor vesselam; yola çıksan arkadaşın yok,
yolda kalsan gönlün razı değil.
Gerçi gönlündeki yoldaştan başka
arkadaş aramakta pek hayra alamet olmasa gerek.
İmtihan der geçeriz ama imtihandan
geçer miyiz? Nasip meselesi…
İsmail Bal
Mayıs 2025
03:13
29 Mart 2025 Cumartesi
Son Tahlilde
Mantıklı olan neydi? Herkesin mantığının birbirinden bu kadar farklı eylemler sergilemesinin nedeni neydi? Bu ve benzeri durumları tahlil edebilmek için geriye yaslanıp olgunlukla olayları seyr eylemek gerekiyor, belki de.
Saraçhane’de bulunan kişiler yargıya
tepki için mi, Cumhurbaşkanına tepki için mi yoksa Ekrem İmamoğlu’nu
desteklemek için mi bulunmaktalardı? Peki, geçerli sebeplerden dolayı
bulundukları ortam kendilerini gerçekten haklı çıkarıyor muydu? Sadece
gözlerini nefret mi bürümüştü?
Geziye destek verenler oradaydı. Gezi
meselesi neydi hatırlıyor muyuz? Gezi bir ağaç meselesi değildi. Gezi olayları
da Cumhurbaşkanını hedef tahtasına oturtmuş olaylar silsilesinden bir tanesi
idi. Gezi yargılamaları da yanlış bulunuyordu ve açıkça hükümetin
yönlendirmeleriyle yönetildiği düşünülmekteydi. Peki seçilmiş hükümete bu kadar
düşmanca bakış açısı neden oluştu ya da bu algıyı kimler yöneterek masum insanları
ve provokatörleri tıpkı Gezi Olayları’nda olduğu gibi Saraçhane’de de sahaya
sürdü?
Kendim pişirip kendim yemiyorum.
Nedenlerini açıklamaya çalışacağım ancak buradan da görüldüğü üzere ortada
şişirilmiş algıları bir şekilde peşinde sürükleyen Recep Tayyip Erdoğan
düşmanlığı düşüncesi var.
Bunun nedenini tek taraflı kanallardan
beslenme olarak açıklayabilirim. Tek taraflı beslenme nedir? Tek düşünce
yapısına sahip kanal, tek fikre sahip insanları takip etme ve arkadaş çevresi.
Ağır olacak ama gerçek şu oluyor: “Körler sağırlar birbirini ağırlar.” Durum
bu, ötesi olsa; ne Gezi Olayları günümüze kadar gelir ne de terörden yargılanan
ve yolsuzluktan hüküm giyen Ekrem İmamoğlu’nun durumu Saraçhane meydanını doldururdu.
Özgür Özel tarafından ana akım medyanın
boykot listesine alınması bunun en güzel örneğini teşkil etmiyor mu? Yapılmak
istenen; Saraçhanede topladıkları masum gençleri bir hiç uğruna kendin pişir
kendin ye demeye mahkûm etmek değil mi? Gözümüzü açmamız lazım. Gözümüzü açıp
her önüne konulanı yememiz gerekiyor, gerçek bu. Çünkü özgürlük kisvesi ile
kimlerin nerelere yönlendirilmek istendiği belli.
Nereye mi yönlendirilmek isteniyor?
Recep Tayyip Erdoğan düşmanlığına. Peki neden yıllardan beri zihinlere işlemek hatta
kazımak istedikleri bu düşmanlığı ardı sıra gelen propagandalar ile
işlemekteler. Cevap gayet açık;
-
Suriye
Politikası
-
Gazze
Politikası
-
Dağlık
Karabağ Politikası
-
Davos
meselesi
-
Libya
Politikası
-
Afrika
Politikası
-
Başörtüsü
Davası
-
Pkk
Politikası
-
Fetö
Politikası
-
…
Bu politikalar birilerinin çok ama çok canını yaktı. Peki bu politikaların karşılığın da muhalefet hangi politikaları uygulayacaktı:
-
Suriye
Politikası: Esad ile işbirliği. Eğer öyle olsaydı kimin ekmeğine yağ sürülürdü.
Cevap basit: israil.
-
Gazze
Politikası diye bir şey muhalefette var mı bilmiyorum. Sadece siyasi istikbal uğruna
kullandıklarını düşünüyorum, ki öyle.
-
Libya
Politikasını da gördük; ne işimiz vardı orada. Ne işimiz olduğunu Mavi Vatanımızı
koruma altına aldığımızda gördük. Uygulanmasa kimin işine yarardı? Cevap basit:
israil.
-
Afrika
Politikası var mı muhalefetin? Hiç sanmıyorum.
Görüldüğü üzere gençlerimizi hükümete
düşman eden direk kendini belli ediyor. Ondan dolayı diyorum ki muhalif kanaldan
yapılan her gösterinin hedefinde Recep Tayyip Erdoğan ve çevresi var. Çünkü bu
kişileri hedefe koyanlar Türkiye üzerinde işlem yapmak isteyen muhterisler.
Birilerinin aparatı mı oluyorsunuz yoksa değneği mi gençler? Olmayın.
Bundan dolayı diyorum ki;
-
Cumhuriyet
mitingleri, Cumhuriyet elden gidiyor diye yapılmasaydı demokrasi mi elden
gidecekti?
-
Gezi
olayları yapılmasaydı ağaç mı dikilmeyecekti?
-
Olanlara,
yapılanlara göz yumulsaydı da sizin evlatlarınızın yaşayacağı ülkeye ihanet mi edilseydi?
Her duyulana inanmamak doğruluğunu
araştırmak gerek. Düşünmek, karar vermek tek yönlü bir eylem değildir. Sizleri
sığlaştırmak istiyorlar ve her olayın nedeninde hükümete laf atılmasını sağlamak
zorunda bırakmıyorlar, sizlere bunu hissettiriyorlar ki doğru yaptığınıza inanasınız
diye.
Uzun lafın kısası; uyanık olmak icap
eder. Uyanık olduğunu sanıp uyuyarak hareket edildiğin de herkes açısından
çıkan sonuç vahim olur. Çünkü aynı gemideyiz. Çünkü Instagram’da fotoğraf beğenmiyoruz.
29 Mart 2025
İsmail Bal
24 Mart 2025 Pazartesi
Esintiler 4 (Dünyanın İnsanı Olma Yolunda, İnsan)
9 Mart 2025 Pazar
Ardı Sıra
Sevdiğim;
Hem de çok sevdiğim;
Gözüme iki saat ilişti,
Baktım ki rotaları aynı; aşkımız gibi...
Aşk bu, akıp gidiyor; ömür gibi
Şükretmek için neler demek gerekiyor
Belki de birlikte mücadele etmek gerekiyor
Sevdiğim, hem de çok sevdiğim;
İki saat ilişti gözüme,
Baktım ki saniyeleri farklı
Hüzün çöktü içime
Sonra dedim ki;
Olsa ikisi de gönlümüz gibi;
Aynı anda atsa,
Aynı anda duyulsa sesi cihanda
Gönlümüzün sesi bir olsa,
Vakurca yürüse ve tamamlasa bu iki saat ömrünü
Hep haktan yana olsa...
Niyet bu ya;
Akıbetimiz niyetimize göre olsa...
Yetişse evlatlar bir bir
Ardı sıra koşsa hakkın ardına;
Adımları hızlı, gönülleri vakurca
Yazacak çok şey olsa da
Dile gelen hissedilendir
Hissedilen gönle düşendir
Bu hayat saat misalidir, unutma;
Atarsa gönüller bir;
Hep gelir mutluluk ardı sıra.
İsmail Bal
Mart-2025
30 Ocak 2025 Perşembe
Manada Mana
Girişi de belli gelişmesi de sonucu da...
"Madde" ile "manayı" aynı kefeye koymak hiç olur mu? Hedefler akıl ile konulur, niyet ise kalben alınır. Namaza "niyet" ederken para biriktirme "hedefi" konulur. Hiç gördünüz mü "hedef ettim namaz kılmaya" diyeni?
Hiç aynı kefede yer alabilir mi?
Akıl başka yöne kalp başka yöne çekerse halimiz nice olur.
Kısa ve öz dostlar; ikisini birbiriyle örtüştürünce samimiyet olur, "akıl" ile "kalbin" birleştiği yerde samimiyet ortaya çıkmaz mı? Müsterih olunmaz mı?
Önce kendimize sonra başkalarına samimi olmak, belki de buradan başlamak icap eder, dostlar.
Başlayalım mı?
İsmail Bal
30.01.2025
6 Ekim 2024 Pazar
Seni Bekler
Gönüllerin sultanı gelince;
Dile gelir gönül,
Anlatır derdini bir bir,
Mutmain olur her bir an.
Gönüllerin sultanı eder kelâm,
Baksana dağa taşa,
Baksan vücut bulan ruha,
Dertli gönlüne derman eder.
Uykuda mısın, uyanık mısın?
Farkında mısın, değil misin?
Gönlünün yolunda mısın?
Vücut bulan ruhun seni bekler.
İsmail Bal
04.10.2024
13:43
7 Eylül 2024 Cumartesi
Esintiler - 3: Kuşak Çatışması (Değerler – Korumak, Savunmak (Hıfz))
Arapça’da korumak, ezberlemek kelime manalarından oluşan “hıfz” kelimesi
ile sizlere düşündüğüm “değerler” kelimesi ile birlikteliğinin nasıl
ayrıştırıldığını sizlerle paylaşmak istiyorum.
Kuşak çatışmasından başlamak istiyorum. Hiç düşündük mü, kuşak
çatışmasının nedeni, gelişen "teknoloji" mı yoksa "değerlerini" kaybeden dünya mı?
Hiç düşündük mü mesele akıllı telefonlar mı yoksa akıllı telefonların
birçok uygulama içeriklerinin oluşturduğu vahim sonuçlar mı? Artık X kuşağı bile akıllı
telefon kullanıyorken demek ki mesele teknolojinin gelişmesi değil çatışılan
nokta, değerlerin değiştirilmeye çalışılması…
Peki çatışma neden oluşur bunun bilincinde miyiz? Çatışma iki farklı
görüşün ya da değerlerin farklı bakış açılarıyla savunulmasıyla olur. Ortaya
ise bir girdap çıkar, her körü körüne savunulan görüş iki insanı girdabın
içine, dibe çeker ve bağlar kopmaya başlar. Bunların en derini ise aile içinde
çıkan kuşak çatışması diye masumane adlandırılan aslında hiç de masum olmayan
çatışma türüdür. Peki neden bu girdabın içine girip anne çocuğunu, çocuk
babasını kaybetmektedir.
Eskiden çocuk okula başladıktan ve sosyalliğini sokakta arkadaşlarıyla
birlikte oynamaya başladıktan sonra hayatında bir üçgen oluşurdu. Yani aile, arkadaş ve okul birlikteliği. Tabii ki okulda da arkadaş kavramı epey
etkiliyor.
Üzülerek söylemeliyim ki geleceğimizin teminatı olan çocuklar aile
değerlerini okulda bulamadı okulda bulduklarını ise arkadaşlarına yansıtamadı, çoğu zaman. Aslında süreç diğer ülkelerde de olduğu gibi o kadar yanlış
temellendirildi ki değerlerimizi kaybetmeye başladıktan sonra müfredata
“değeler eğitimi” konuldu. Belki de hep olması gerekiyordu, “değerler eğitimi”.
Ama belki de bu değerler eğitimini alan evladımız okulda bulduğunu ailede
bulamayacak artık. Ya da arkadaş ortamına yansıtamayacak vs. vs.
Kısaca koruduğumuz değerlerin farklılaşması kuşak çatışmasına neden oldu.
Düşüncem ise, çözüm olarak;
Kadim değerlerimizi layıkıyla savunabilmek için; artık evlatlarımıza çözüm olarak ezberi değil “düşünmeyi – akletmeyi öğreterek sorularına doğru cevapları” buldurmamız gerekiyor. Kısaca bilinçli, farkındalık seviyesi yüksek bireyler yetiştirmemiz gerekiyor. Bu bireyler yok edilmeye çalışılan aile kavramını yeniden ayağa kaldırır ve kadim değerleri yaşatır.
Esen kalın.
İsmail Bal – 7.09.2024 – 17:00
27 Temmuz 2024 Cumartesi
Gerçek Bu
Gerçek bu.
Yaşıyor musun?
Ölüme mi koşuyorsun?
Gerçek bu.
Konuşulanları anlıyor musun?
Bu dili bilmiyor musun?
Gerçek bu.
İsmail Bal
19 Temmuz 2024
13:10
10 Nisan 2023 Pazartesi
Esintiler 2 ( Ne ile mücadele?)
Mücadele meşakkatli iştir. Ne ile mücadele edersen et; meşakkatlidir. En zoru ise kendinle mücadele etmektir. Hele ki pergelin ucunu doğru yere koymadıysak. Tabii pergelin ucunu doğru yere koymak bir mesele olduğu gibi pergeli doğru yerde tutabilmek de ayrı bir meselidir, vesselam.
Ama insan evladı değil mi en zor yükleri dahi kaldırmaya muktedir olan. Demiyor mu ayette: "Biz emaneti göklere, yerküreye ve dağlara teklif ettik ama onlar bunu yüklenmek istemediler, ondan korktular ve onu insan yüklendi."
İnsana yüklenen emanet nedir? Belki bu sorunun cevabını bilebilirsek görevimizi de bu dünyada layık bir şekilde yerine getirebiliriz. Belki o zaman kendimizle yaptığımız içsel mücadelelerimizi, birbirimizle yaptığımız mücadeleleri bir kenara bırakıp, iyileşebiliriz. Ne dersiniz?
Ya da çözümü çok uzaklarda aramaya devam edelim ve her mücadele sonunda; kazandığımızı sandığımız geçici zaferlerle ömrümüzü idame ettirelim. Ve bütün çözümlerimiz geçici olsun. Ve böylelikle zaferlerimizin geçiciliği dünyanın geçiciliğinden önde olduğunu bize kanıtsasın.
İsmail Bal
10 Nisan 2023
02:13
3 Nisan 2023 Pazartesi
Esintiler 1 (İlim: Bilim + Maneviyat)
İlim, yani bir başka deyişle bilgi bir "çatı" iken bilim onun alt bileşininden oluşmaktadır. Bilime götüren her bir adım da ilme kapı aralamaktadır. Yani bilim ilmi besleyen yegane unsurlardan biridir. Yani ilim dünyevi ve manevi unsurların tamamını kapsamaktadır.
Bizler size tek bir yöne yönelmenin ise hezeyanlarını yaşamaktayız. Evet, bir yol belirlemek elbette güzeldir, uzmanlaşmak tabii ki güzeldir. Ancak bizler uzmanlaşmak manasını temelde ayırıştırdığımız için dünya görüşlerimizde ayrışmaktadır. Nasıl mı? Zihnimizde çatı kavramını yani ilmi düşünebilmeyi kaybettik. Çatı sadece ya bilim oldu ya da maneviyat. Çok basit bir örnekle bahsetmek gerekirse; modern tıp ve alternatif tıbbın çatışmasını gösterebiliriz. Belki de birbirlerini besleyebilseler çok farklı neticeler elde edebilecekken birbirlerinin açıklarını araştıran "rakip" edasıyla yolarına devam ettiklerini sanıyorlar.
Sonuçta ne maneviyat kazanıyor ne de bilim. Nihayetinde ise ilim kaybediyor. İlme yönelemeyen bizler ise yeni İbn-i Sinalar yetiştiremiyoruz.
Velhasıl diyeceklerim bu kadar. Başka bir yazıda görüşmek dileğiyle.
İsmail Bal
3 Nisan 2023
01:30
18 Eylül 2020 Cuma
Hayal Ediyor Mu İnsan?
Bir eylül akşamı,
Yalnızlık kokusu sarıyor etrafı,
Ölmeden önce çoğu kez ölüyor insan,
Bir sessizlikle boğuşuyor inan ki insan:
Çığlık, bağlılık, çatışma, döneklik arasında.
İyilikte, kötülükte savruluyor bir eylül akşamı,
Çehreler gülünç, içler ise acı.
Herşeyin bir hiç olacağı bir eylül akşamı..
hayal ediyor mu insan?
İsmail Bal
Eylül/2020